Yönetmen: Isao Takahata
Stüdyo: Studio Ghibli
Tür: Dram
Yapım Yılı: 1988
Bölüm Sayısı: Film
Anime Puanı: 10/9.5

Stüdyo: Studio Ghibli
Tür: Dram
Yapım Yılı: 1988
Bölüm Sayısı: Film
Anime Puanı: 10/9.5

Grave of the Fireflies veya orijinal adı ile Hotu no Haka, Shinchosa adlı yayın evi tarafından Studio Ghibli’ye yaptırılan ve savaşların sivil halk üzerindeki etkisini çarpıcı bir şekilde anlatan bir anime filmidir. Anime, 1945’li yıllarda savaş sırasında kız kardeşini yeterli besleyemediği için kaybeden Akiyuki Nosaka’nın otobiyografi şeklindeki romanından uyarlanmıştır. Nosaka, kardeşini kaybetmenin etkisi ve kendisini suçladığı için bu romanı yazmıştır.
Grave of the Fireflies ya da Türkçe olarak Ateşböceklerinin Mezarı diyebileceğimiz anime filmi 1945 yılında, yani ikinci dünya savaşı yıllarında geçiyor. Anime, tren istasyonunda açlıktan ve halsizlikten ölmek üzere olan genç bir çocuğun görüntüsü ile başlıyor ve ardından “flashback” diye tabir edilen geriye dönüş ile olayları başından izliyoruz. Genç Seita ve küçük kız kardeşi Setsuko, anneleri ile birlikte yaşamaktadır. Babaları donanma mensubu olduğu için savaştadır. Flashback’ten sonra anime Amerikan uçaklarının şehri bombalaması ile başlıyor. Bu hava saldırısı yüzünden iki kardeşin annesi hayatını kaybeder ve ikiliyi teyzeleri yanına alır. Fakat burada gördükleri muameleden pek hoşnut kalmazlar. Çünkü teyzeleri her geçen gün onlara daha az yemek vermekte ve ezmektedir. Derken bir gün Seita ve Setsuko evi terk ederler ve kendi başlarının çaresine bakmaya çalışırlar. Savaş zamanında, yiyecek kıtlığı yaşandı ve iki günde bir yaşanan hava saldırıları yüzünden iki kardeşi çok zor günler beklemektedir.
Atmosfer ve kurgu olarak Ateşböceklerinin Mezarı, gerçekçi bir kurguda ilerliyor. Yani animede doğaüstü olaylar, karizmatik karakterler gibi şeyler yok. Tamamen iki kardeşin birbirleri ile olan bağı ve yaşam mücadelesi üzerine kurulmuş. Savaşın zulmü, annelerini kaybetmelerinin acısı, babalarının bilinmeyen akıbeti ve özellikle küçük Setsuko’nun minik dünyasında olan biteni anlamaya çalışması çok güzel tasvir edilmiş. Özellikle sonlara doğru yaşanan duygu selinde gözünden yaş gelmeyecek insan çok azdır. Yani anlatmak istediğim, kurgu hem çok gerçekçi hem de hiç sıkmıyor. İki kardeşin zorlu hayatını dolu gözlerle izliyorsunuz.
Çizimleri bakımından Ateşböceklerinin Mezarı elbette eski. Fakat eski olmalarına rağmen şimdiki birçok seriden çok daha hoş ve samimi. Müzikleri, özellikle seslendirmeler çok başarılı. Hele küçük Setsuko’nun seslendirmesi inanılmaz derecede gerçekçi ve başarılı.
Sonuç olarak Ateşböceklerinin Mezarı çok iyi bir dram animesi ve savaş zamanında yaşananları insanların yüzüne çok iyi vuruyor. Zaten Amerikalı film eleştirmeni Roger Ebert animeyi en iyi savaş karşıtı filmlerden birisi olarak nitelendiriyor. Benim için tek kusuru sonunun belli olması yönünde. Fakat eğer dram seviyorsanız ve gerçek ilişkilerden hoşlanıyorsanız Grave of the Fireflies’ı mutlaka izlemenizi öneririm.
Grave of the Fireflies ya da Türkçe olarak Ateşböceklerinin Mezarı diyebileceğimiz anime filmi 1945 yılında, yani ikinci dünya savaşı yıllarında geçiyor. Anime, tren istasyonunda açlıktan ve halsizlikten ölmek üzere olan genç bir çocuğun görüntüsü ile başlıyor ve ardından “flashback” diye tabir edilen geriye dönüş ile olayları başından izliyoruz. Genç Seita ve küçük kız kardeşi Setsuko, anneleri ile birlikte yaşamaktadır. Babaları donanma mensubu olduğu için savaştadır. Flashback’ten sonra anime Amerikan uçaklarının şehri bombalaması ile başlıyor. Bu hava saldırısı yüzünden iki kardeşin annesi hayatını kaybeder ve ikiliyi teyzeleri yanına alır. Fakat burada gördükleri muameleden pek hoşnut kalmazlar. Çünkü teyzeleri her geçen gün onlara daha az yemek vermekte ve ezmektedir. Derken bir gün Seita ve Setsuko evi terk ederler ve kendi başlarının çaresine bakmaya çalışırlar. Savaş zamanında, yiyecek kıtlığı yaşandı ve iki günde bir yaşanan hava saldırıları yüzünden iki kardeşi çok zor günler beklemektedir.
Atmosfer ve kurgu olarak Ateşböceklerinin Mezarı, gerçekçi bir kurguda ilerliyor. Yani animede doğaüstü olaylar, karizmatik karakterler gibi şeyler yok. Tamamen iki kardeşin birbirleri ile olan bağı ve yaşam mücadelesi üzerine kurulmuş. Savaşın zulmü, annelerini kaybetmelerinin acısı, babalarının bilinmeyen akıbeti ve özellikle küçük Setsuko’nun minik dünyasında olan biteni anlamaya çalışması çok güzel tasvir edilmiş. Özellikle sonlara doğru yaşanan duygu selinde gözünden yaş gelmeyecek insan çok azdır. Yani anlatmak istediğim, kurgu hem çok gerçekçi hem de hiç sıkmıyor. İki kardeşin zorlu hayatını dolu gözlerle izliyorsunuz.
Çizimleri bakımından Ateşböceklerinin Mezarı elbette eski. Fakat eski olmalarına rağmen şimdiki birçok seriden çok daha hoş ve samimi. Müzikleri, özellikle seslendirmeler çok başarılı. Hele küçük Setsuko’nun seslendirmesi inanılmaz derecede gerçekçi ve başarılı.
Sonuç olarak Ateşböceklerinin Mezarı çok iyi bir dram animesi ve savaş zamanında yaşananları insanların yüzüne çok iyi vuruyor. Zaten Amerikalı film eleştirmeni Roger Ebert animeyi en iyi savaş karşıtı filmlerden birisi olarak nitelendiriyor. Benim için tek kusuru sonunun belli olması yönünde. Fakat eğer dram seviyorsanız ve gerçek ilişkilerden hoşlanıyorsanız Grave of the Fireflies’ı mutlaka izlemenizi öneririm.
Anime dünyasında beni en çok etkileyen filmdir. Seri olarak ise Sora No Woto. İkisininde askeri/savaş konulu yapımlar olması çok ilginç. Özellikle küçükken hep asker olmayı istemiş, askeri tarih konusu üzerine doktora yapmayı isteyen biri için.
YanıtlaSil30 yaşında bir erkek olarak filmi bitiremediğimi itiraf ediyorum. Bir süre sonra gözyaşlarından ekranı göremiyordum çünkü.
gerçekten çok saglam bi anime titredim resmen
YanıtlaSilBu seriyi izleyip gözyaşı dökmeyen yoktur sanırım. Animelerin nette yada herhangi bir festivalde izlemenin pek de kolay olmadığı dönemlerde sanırım Odtü'de (saolsun ablacığım)projeksiyondan yansıtılıp izlediğim sinema tadındaki ilk animekerden biriydi. bittiğinde yanımda mendil tomarı barındırdığım için memnuniyet duymuştım. Gözyaşı dökemeyen var mıydı bilemiyorum. Kanımca tekrar be tekrar izlenince bir seri hala benzer hisleri uyandırıyorsa kült olmayı hakediyor demektir.
YanıtlaSilBir öğrenci edasıyla 'Hocam o yarım puanı nerden kırdınız' demek istiyorum. Hasta olanların burunlarını açmak için izlemeleri tavsiye edilir.
YanıtlaSilBen de o zaman hoca edasıyla cevabı yazının son paragrafında diyeyim o zaman ;)
SilEvet sonunu en başından anlıyoruz ama insanın yine de çılgınca ağlamasına engel olmuyor :)
Sil