• Ağustos 23, 2017

    Yönetmen: Masahiko Otsuka
    Stüdyo: Trigger
    Tür: Aksiyon, Komedi, Ecchi
    Yapım Yılı: 2013
    Bölüm Sayısı: 24
    Anime Puanı: 10/8.0


    İşte Türkçenin nimetlerinden yararlanılarak yapılan "Öldür la öldür!" esprileri ile hatırlanma mağduriyetinde kalmış anime, Kill la Kill!

    Babasının cinayete kurban gitmesinin ardından, Ryuuko Matoi katili aramak amacıyla bütün ülkeyi dolaşmaya başlamıştır. Babasının en önemli icatlarından biri olan Makas Kılıcı'nı da aramaktadır aynı zamanda. Matoi, yolculuğu sırasında son derece prestijli bir okul olan Honnouji Akademisi'ne ulaşır. Bu akademi, etkileyici ve soğukkanlı öğrenci konseyi başkanı Satsuki Kiryuuin tarafından, güçlü astları aracılığıyla yönetilmektedir. Satsuki, okulun ezici ve bir o kadar da rekabetçi hiyerarşisini, giyen kişiye insanüstü yetenekler bahşeden ve kişinin Honnouji Akademisi içerisindeki statüsünü belirleyen "Goku Üniformaları" sayesinde kontrol altına almaktadır.

    Okula kendi tarzıyla, dikkat çekici bir giriş yapan, bunun sonucunda ise üniformalı öğrencilerden biriyle tutuştuğu kavgada esaslı bir dayak yiyen Ryuuko, çözümü yıkılmış bir eve sığınmakta bulur. Burada, nadir ve duygusal bir "Kamui" olan Senketsu ile karşılaşacaktır. Ryuuko'nun kanıyla temas etmesinin ardından, Senketsu uyanır ve ona muazzam bir güç sağlar. Son gelişmelerin ardından Makas Kılıcı'nın yanı sıra Senketsu'ya da sahip olan Matoi, Satsuki'ye ulaşmayı ve babasının cinayetinin ardındaki sır perdesini indirmeyi umut ederek öğrenci konseyi başkanının en güçlü astlarının, Elit Dörtlü'nün karşısında durur. 


    Henüz izlemeye başlamadan önce, esaslı bir aksiyon animesi olarak hayal ettiğim Kill la Kill, uzun zamandır güldüğüm, üzüldüğüm veya şaşırdığım tek anime olmasa da bu duyguları bana en iyi aktaran anime olmayı başardı. İşlediği hikayeden ötürü olay örgüsünün başını ve sonu için erken tahminler gerçekleştirilebilse de senaryonun 'gelişme' bölümünde olacakları kestirmek son derece olanaksız. Seri içerisinde ortaya çıkan karakterlerden hangisinin nefret edilmek üzere tasarlandığını, hangisinin sevilmek üzere oluşturulduğunu kolaylıkla anlayabiliyorsunuz. Öyle ki, Satsuki'nin annesi, akademinin kurucusu, güçlü mü güçlü Kiryuuin Ragyou ortaya çıktıktan sayılı sahne sonra ana karakterimiz ile kamidere* türünde bir kişiliğe sahip olan öğrenci konseyi başkanı arasındaki buzların eriyeceği üzerine ipuçları fark edilir hale gelmeye başladı ve izleyicinin nefretinin yönü sağlıklı bir değişime uğradı. Serinin tamamında rol üstlenen hiyerarşi ise oldukça büyük potansiyele sahip bir konsept olmasına rağmen, iki yıldızdan daha düşük rütbelere sahip olan ve ana karakterin etrafında dolanan az sayıda yan karakterler dışında kimsenin bir kişiliğe sahip olduğuna dair izlenimler yakalayamadım. Tip olarak dahi tanımlayamayacağımız akademi öğrencileri, seri boyunca figüran rolünü üstlenmekten ileriye gidememiş. Maamafih, olaylar Matoi Ryuuko'nun çevresinde gerçekleştiğinden dolayı izleme sürecinde hikayeye olan ilgimi olumsuz yönde etkileyecek kadar önemli bir eksiklik olarak görmedim.

    Kullanılan ecchi unsurları da genel anlamda seyirciyi rahatsız etmeyecek düzeyde. Bu türe kendini gerektiğinden fazla kaptırması sonucunda sahip olduğu hikayenin içinde kaybolan animelere tanık olmamın ardından beklentiye sahip olduğum ecchi serilere karşı tedirgin bir yaklaşımda bulunmaya başladım. Ne var ki, Kill la Kill, bu kategoriyi mizahi yönde kullanmaktan daha ileriye gidip tehlikeye girme tercihinde bulunmamış. Açıkçası bu mizah anlayışını oldukça riskli ve önyargı dolu yaklaşmaya müsait bulsam da söz konusu serinin, üstlendiği ve kabullendiği başarısız olma olasılığının altından kalkarak beni her sekansda güldürmeyi başarması sonucunda, beğenimi ve saygımı kazandığını rahatlıkla söyleyebilirim. Her şeye rağmen Kill la Kill'in ikinci yarısında artan aksiyonu komedi ile dengelemeye çalışmak gibi yanlış bir seçim, animenin eksiklerinden biri olarak hafızamda yerini aldı. 


    En net örneklerini Naruto sayesinde deneyimlediğimiz savaş öncesi konuşma sürecinin, Kill la Kill için asgari düzeyde kullanılması sonucunda ortaya çıkan son derece epik dövüşler, serinin beğendiğim yönlerinden biri oldu. Seslendirme sanatçıları da her zamanki gibi bu konuda üstlerine düşen görevi fazlasıyla yerine getirmişler. Code Geass'dan Kallen Stadtfeld karakterini canlandırmasıyla tanıdığımız Ami Koshimizu, bu sefer Ryuuko Matoi rolü ile başarısını göstermiş.

    Çizimlerin de hikaye anlatımından aşağı kalır yanı olmadığı bir gerçek. İlk bakışta çıktığı yıla göre ortalama bile sayılmayacak derecede başarısız olduğunu düşünmek konusunda kendimi dizginleyemesem de henüz birinci bölüm bitmeden istemsizce alışmış ve benimsemiştim. Çizimleri tanımlamak için kullanılacak en doğru kelime kötü veya yetersiz değil, farklı olurdu. Kullanılan renkler dahil olmak üzere her çizgi, iletmek istediklerini olması gerektiği gibi aktarıyor ve sahneye pozitif bir özgünlük katıyor. Orijinallik, karakter dizaynları ve arka planlar dahil olmak üzere bütün görsel ögelerde öne çıkıyor. 


    Müzikler ise oldukça başarılı. Açılış ve kapanış müziklerini beğenmeme rağmen puanlamayı etkileyecek düzeyde bir duygu yaratmaması sebebiyle ilgimi çekmeyi başaramadı. Ancak fon müzikleri için aynı düşünce söz konusu değil. Çoğu yerde tercih edilen klasik müzik referansları, hayranlıkla dinlememe yetti. Özellikle bir Ludwig van Beethoven eseri olan 5. Senfoni'nin, Nonon Jakuzure ile Kiryuuin Satsuki arasında geçen savaşta kullanılması beni çok memnun etti. Klasik müzik haricinde kullanılan Ragyo Kiryuin adlı fon müziği de uzun süre hatırlayacağım eserlerden biri oldu.

    Sonuç olarak Kill la Kill, içeriğinde barındırdığı bütün türlerin mükemmel birleşiminden oluşan harika bir anime. İlgi çekici hikayesi ile başarılı anlatımını destekleyen özgün çizimler ve doğru seçilmiş müzikler sayesinde seyir zevki en üst seviyelere çıkıyor. Kill la Kill, aksiyon türü için önerebileceğim ve örnek gösterebileceğim seriler arasına girerek benden geçer not almayı başardı.


    0 comments

  • Copyright © 2013 - Nisekoi - All Right Reserved

    ANİME İNCELEMELERİ SAYFASI Powered by Blogger - Designed by Johanes Djogan