• Temmuz 10, 2017

    Yönetmen: Yuasa Masaaki
    Stüdyo: Tatsunoko Production
    Tür: Spor, Psikoloji
    Yapım Yılı: 2014
    Bölüm Sayısı: 11
    Anime Puanı: 10/7


    "Kahraman geliyor! Kahraman geliyor! Kahraman geliyor!” Bu sözleri içinden söylersen eminimki gelecektir... Bu, Makoto Tsukimoto'nun yalnız zorlu masa tenisi maçlarında değil stresle başa çıkmaya çalıştığı zamanlarda da kendine motivasyon sağlamak için kullandığı bir mantradır. Makoto yalnız savaşmıyordur. O ve Yukata Hoshino (lakapları ile Smile ve Peco) her gün birlikte masa tenisi oynarak büyüyen iki arkadaştır. Peco, azim ile dolup taşan ve dünyanın en iyi masa tenisi oyuncusu olmayı hedefleyen biridir. Smile ise Peco'nun tam tersi çok az mücadele eder. Her şeye rağmen ikisi her zaman bu spor için birbirlerine destek olurlar ve karşılıksız bir sevgi beslerler.

    Japonya'nın dört bir tarafından öğrenciler uluslararası alanda ün sahibi olabilmek ve kendini kanıtlamak için her yıl düzenlenen üst düzey bir masa tenisi turnuvasına katılırlar. Her ihtimale rağmen Peco ve Smile'ın bu turnuvada yüzleşmeleri kaçınılmazdır. 


    Çok fazla spor animesi izlemeyen biri olarak Ping Pong The Animation için büyük bir beklentim vardı. Kendim de masa tenisi sporuyla uğraştığım için izleyiciye gerçekten maçın heyecanını yansıtabiliyor mu çok merak etmiştim. Öncelikle söylemek istiyorum ki, hikaye gerçekten çok hoşuma gitti. Animenin masa tenisinden ziyade karakterlerin kişisel hayatlarını daha çok ele alması ve özgüvenlerini kazanıp ideallerini gerçekleştirmelerini izleyiciye sunması, her ne kadar beklentilerime ters düşse de doğru bir seçim olmuş çünkü masa tenisi gibi bir sporun sınırlarını zorlayıp sürreal bir yolda ilerlemek ve riske girmek yerine, masa tenisini bir basamak olarak kullanıp karakterlere özel hikayelere yoğunlaşmaları daha büyük bir kitleye hitap etmelerini sağlıyor. Ayrıca vermek istedikleri mesajı iyi bir şekilde izleyiciye iletmeleri de kaliteyi yükseltiyor. Her ne kadar durum böyle olsa da Ping Pong The Animation animesinin adından da anlaşılacağı üzere bir spor animesi olduğunu göz ardı etmemek lazım. Çizimlere incelememin sanat bölümünde detaylı olarak değinmek istiyorum ama kısaca, amatör bir masa tenisi oyuncusu olan ben bile çoğu zaman çizimler yüzünden maça olan ilgimi kaybettim.

    Anime içerisinde (sıklıkla) kullanılan terimlerin, masa tenisine özgü oldukları için çoğu izleyicinin kafasının karışmasına neden olabileceğini düşünüyorum. Zira uzun tırtık nasıl bir şey acaba? Bu şimdi backhand miydi forehand mi? Hangisi penholder oluyordu? Gibi soruları sorana kadar zaten asgari süre tanınmış olan maçlar bitiyor. Spor animelerinin vazgeçilmezi olan, yenildikten sonra dünya başına yıkılmış gibi bir tepki verme sekansını bir kaç sahnede yakaladım ama bu abartının animenin geneline yayılmamış olması hikayeye bağlanmayı kolaylaştırıyor. Seslendirme sanatçılarının ise çok başarılı olduğunu düşünüyorum. Hikayeye tam anlamıyla adapte olmuşlar ve çok iyi bir iş başarmışlar. Makoto'yu canlandırmış, ayrıca Charlotte ve Shiki gibi birçok seride de kendini kanıtlamış olan Kouki Uchiyama bu serideki favorim oldu. 


    Bu paragraf spoiler içeriyor! Yememek için diğer paragraftan devam edin:) Finalde beklendiği üzere 'Smile' ve 'Peco' birbirleriyle maç yaptılar. Ben, Peco'nun yenmesinin sebebinin Smile'ın ona acıması olduğunu düşünüyorum. Ping Pong The Animation maçtan sonra gelişen olaylarla birlikte bütün taşların yerine oturmasıyla güzel bir final yapmış oldu ve benden hikaye konusunda geçer not aldı.

    Gelelim animenin sanatsal boyutuna. Ping Pong The Animation, hikayesine nazaran grafik konusunda riske girmeye karar vermiş olacak ki animeyi aralara biraz animasyon serpiştirilmiş bir manga olarak izleyicinin beğenisine sunmuş. Standartları açıkça reddetmiş olan bu animenin çizimlerini farklı olduğu için sevenler de oldu sevmeyenler de. Ben sevmeyen izleyicilerden biriyim. 20. yüzyılda yapılmış animelerden bile daha kötü çizimlere sahip olan bu animeyi iyi bulmak bir yana dursun, güzel veya yakışıklı olarak lanse edilen karakterleri bile rahatsız edici buldum. Kullanılan renklerin yoğunlu da aynı şekilde benim zevkime hitap etmiyordu. Çizimlerin kötü olması izleyicinin hikayeye yoğunlaşmasını da ciddi anlamda zorlaştırıyor. Çünkü karakterlerin yüz ifadelerinin belirgin bir şekilde çizilmemesinden ötürü verilmek istenilen duygunun izleyiciye ulaşması imkansızlaşıyor. 


    Karakter tasarımlarının tam tersine arka planların çizimlerini ve renklerini çok sevdim. Arka planlar konusunda beni rahatsız eden tek detay gökyüzü oldu. Seriye başladıktan bir süre sonra mangaya benzetilmiş olmasını neredeyse kabullenmiştim. Ta ki, son bölümlere doğru benzetilmekten çok mangaya dönüştüğünü gözlemleyene kadar. Bazı bölümlerde renk bile kullanılmadan sesli resimlerin gösterilmesi veya ekranın beş parçaya bölünmesi bana göre animenin şansını zorlamasından fazlası değildi. Benim açımdan, ne verdiği hissi yoğunlaştırdı, ne de sanatsal anlamda daha iyi bir iş çıkardı.

    Animenin çizimlerine nazaran kullanılan müzikler çok daha fazla ilgimi çekti. Ping Pong The Animation'un Bakudan Johnny adındaki gruba ait olan “Tada Hitori” şarkısını beğendiğimi söyleyebilirim. Çok eğlenceli bir çalışma olmuş. Ayrıca açılış müziğiyle birlikte kullanılmak üzere hazırlanmış animasyon bana MadWorld oyununu anımsattı. Beyaz, siyah ve kırmızılar içerisinde geçen MadWorld oyununun da sanatsal anlamda bir şaheser olduğunu düşünenler olsa da benim gözümü aldığı için aynı fikir de değildim. Animenin açılış animasyonu fena değildi. Merengue grubunun “Bokura Ni Tsuite” adlı şarkısının kullanıldığı kapanış müziğinden bahsetmem gerekirse çok sevdiğimi söyleyemeyeceğim. Bunun başlıca nedeni ise grubun solistinin sesini beğenmemem.

    Sonuç olarak, Ping Pong The Animation'a bir bütün olarak baktığımda hikayesini çizimleri yüzünden değerlendirememiş, buna bağlı olarak da anlatmak istediği mesajın büyüsünü bozmuş bir anime görüyorum ve her şeye rağmen bu sporla uğraştığım ve spor türünde bir anime olarak hikayeyi çok üstün bulduğumdan sayısal değerlendirmemde çizimleri bu seferlik görmezden geliyorum.

    0 comments

  • Copyright © 2013 - Nisekoi - All Right Reserved

    ANİME İNCELEMELERİ SAYFASI Powered by Blogger - Designed by Johanes Djogan