- Home>
- Rafet Kaan Moral >
- Shingeki no Bahamut: Genesis İncelemesi
Şubat 14, 2015
Yönetmen: Keichi Sato
Stüdyo: Mappa
Tür: Fantastik, Aksiyon, Macera
Yapım Yılı: 2014
Bölüm Sayısı: 12
Anime Puanı: 10/9
İsmini ilk duyduğunuzda aklınıza Shingeki no Kyojin’i getiren Shingeki no Bahamut: Genesis’in bu animeyle ilgisi olmamakla beraber 2012 yılında çıkan aynı adlı (İngilizcesi Rage of Bahamut) Android/iOS oyunundan uyarlanma. Kaynağı Google Play’den kolaylıkla indirilebilen bir “kart oyunu” olmasına rağmen izlenimlerimin genellikle olumlu yönde olduğunu şimdiden söyleyebilirim.
Yaklaşık iki bin yıl önce tanrılardan bile daha üstün bir varlık olan Bahamut dünyayı yok olmanın eşiğine getirmiştir. İnsanları bırakın, melekler ve şeytanların bile gücü Bahamut’u durdurmaya yetmemektedir. Derken baş tanrı Zeus ve Şeytanların başı olan Satan kendilerini feda ederek Bahamut’u mühürlerler. İki bölünen mühürlerden birisi meleklere diğeri de şeytanlara verilir. Amaç, mühürlerin asla bir daha bir araya gelmemesi ve böylece Bahamut’un sonsuza dek mühürlü kalmasıdır. Günümüzde ise olaylar Favaro ve eski çocukluk arkadaşı, yeni ezeli düşmanı Kaisar’ın kovalamacı sahnesiyle başlıyor. Meleklerin diyarında ise gizemli bir kadın meleklerde bulunan mührü çalmayı başarır ve dünyanın yolunu tutar. Gizemli bayanın amacı Helheim adlı diyara gitmektir ve şans eseri bir barda sarhoş oturup atıp tutan Favaro’nun kimsenin gidip de gitmediği Helheim’a gittiğini işitir ve isminin Amira olduğunu söyleyen genç kızımız Favaro’dan kendisini oraya götürmesini ister. Akabinde olaylar gelişir ve Amira’nın normal bir kız olmadığını görmekle beraber Favaro’nun totosunda şeytan kuyruğu da belirir. Yaşanan curcunalar sonucu Favaro, Amira’yı yanına alarak (biraz korku, biraz kuyruktan kurtulma çabası) yerini bildiğini söylediği ama bilmediği Helheim’a yolculuğa başlar. Elbette Kaisar da enselerinde olacaktır. Üçünün bilmediği ise olayın çok daha büyük bir komplonun parçası olduğu ve işin ucunun Bahamut’a kadar uzandığıdır.
Shingeki no Bahamut: Genesis’te yaratılan Mistarcia adlı dünyada yaşanan fantastik olaylar ve atmosfer izleyicisine kendisini hissettiriyor diyebilirim. İnsanların, meleklerin ve şeytanların boy gösterdiği bu dünyada animenin senaryosu ilk olarak basit gibi gözükse de animede barınan farklı türe mensup karakter bolluğu bu açığı rahatça kapayabiliyor. Favaro, Kaisar ve Amira dışında Orlean Şövaleleri ile Jean d’Arc, zombi kız Rita, cennetten dışlanmış Lucifer, Azazel gibi düşmüş melekler, Gabriel, Michael gibi düşmemiş melekler, Beelzebub gibi iblisler, Bachhus ve Hamsa gibi tanrılar derken kadro çoğalıyor da çoğalıyor. Yani Shingeki no Bahamut’un izleyicisine sunabilecekleri bir hayli fazla. Ayrıca daha önce dediğim gibi yaratılan fantastik ve “melez” dünya da başarılı. Melez derken animede birçok gerçek ülkeden izlenimler görebilmek mümkün. Animenin ilk bölümlerinde çalan Latin müzikleri (bana Michiko to Hatchin’i hatırlattı sağolsun) Fransız ortaçağ kaleleri, almanca ve İngilizcenin birleşimi ile oluşan kasaba isimleri (örneğin Helheim: Hell/Cehennem, Heim/Yuva) gibi ufak da olsa kültürel etkenler görebilmek mümkün. Animenin beni az da olsa gıcık eden tek yanı Kaisar adlı karakterimizin animenin çoğu bölümlerinde sürekli “Favaro!” Favarooo!” Favaroooooooooo!” diye bağırması. Bir müddet sonra açıkçası sıkkınlık getiriyordu dersem yalan olmaz. Neyseki son bölümlerde Kaisar de kendisini affettiriyor.
Animenin müzikleri bahsettiğim gibi Latin ezgileri barındırmakla beraber çeşitli olarak çıkıyor karşımıza. Kimi zaman eğlenceli, kimi zaman orkestravari ve kimi zaman gürültülü. Lakin ne şekilde olurlarsa olsunlar başarılılar. Animenin açılış parçası Existence gürültülü bir parça olmakla beraber dinledikçe bağımlılık yapan türden bir parça. Demek istediğim açılış parçasını ilk izlediğimde sevmemiştim ama şimdi seviyorum:) Kapanış parçasını ise açıkçası sevemedim. Çizimlerde kullanılan tonlamalar ise nedendir bilinmez bana biraz tuhaf gelmişti ama animenin ilk beş dakikasından sonra sizi içine çektiği için pek aldırış etmiyorsunuz. Aldırış edeceğiniz tek şey Favaro’nun afro saçları olacaktır.
12 bölümlük Shingeki no Bahamut: Genesis, daha önce bahsettiğim gibi konu olarak fazla bir yenilik sunmuyor ama karakter bolluğu ve bunların da başarılı olmaları sayesinde alıp başını götürüyor. Az biraz hızlı gelişse de sonu da tatmin ediyor diyebiliriz. Ayrıca dediğim karakter bollukları sayesinde ve animenin sonunda Japon İngilizcesi ile karakterlerin bizlere “I’ll be back!!” demelerinden anlıyoruz ki devamı da gelecek.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 comments